Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği’nin Anne-Bebek Bloggerlar’ı için düzenlediği Şen Piliç Tesis Gezisi 17- 18 Ocak tarihlerinde ailemle katıldım.

 Cumartesi kısa bir Sapanca turu yapıp Ng Sapanca Otele geçtik-Bunu ayrıca yazacağım-Ertesi gün Şen Piliç tesisine gitmek için yola koyulduk.
İlk defa bir tesisi gezecektim. Ortalıkta tavuklar falan geziyor diye düşündüm ne yalan söyleyeyim.
Hatta Kerem” anne tavuklara yem atmayı unutma ” dedi. 
 Öncelikle şunu belirteyim tavuğa karşı ön yargılı bir anne değilim. Evde hafta bir-iki defa tavuk pişer. Kereme tavuk suyuna çorba yapılır. 
 BESD-BİR Başkanı Dr. Sait Koca’nın sunumuyla tesis gezimiz başladı. Daha sonra  Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akan ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Ceylan’ın  akademik görüşlerini bizlerle paylaştı. Yazımın sonunda detaylı bilgileri okuyabilirsiniz.
Piliç eti sektörü hızla büyüyen bir sektör olduğu. Tavuk eti hem sağlıklı, hemde diğer protein kaynaklara göre uygun fiyatlı. Dr. Sait Koca, tavuk eti sektöründe kullanılan yem -mısır-  tarımı destekleyici ve  Türkiye ekonomisine büyük ölçüde destek sağladığını ayrıca belirtti. Konuşma esnasında bir kaç kere bu cümlenin altını çizdi. 

“Amacımız insan sağlığını korumak”

Daha sonra tesis gezimiz başladı. 
Tesisin paketleme bölümüne geçerken, her sabah çalışan personel nasıl geçiyor tek tek anlattılar. Maskesiz, bonesiz iş kıyafetlerini giymeden geçmek yasak. Turnikelerden geçtikten sonra çizmelerimiz bile yıkandı. Butona dizimizle basarak ellerimizi yıkadık. –ameliyathane giriyormuş gibi hissettim

Paketleme bölümünde bütün hijyen kurallarına uyulmuş düzenli bir iş akışı vardı.

Çalışanları rahatsız etmeden bütün süreci dinledik.

Temizlenmiş tavuklar aşağıda görmüş olduğunuz şekilde bantlara diziliyor. Kilo farkı yada standarta uymayan tavuk güvenlik bantından pat diye düşüyor. Görevli çalışan eksiklik/ fazlalık ne ise onu inceleyip sorunu çözüyor. Neredeyse tüm süreci gözlemledim. Parçalanması, ayrı ayrı paketlenmesi. Kutulanıp soğuk depoya götürülmesine kadar.
7
uzman görüşlerine gelecek olursam..Sorduğumuz ilk soru bu tavuklar nasıl 40 günde büyüyor. 
Ülkemizde broiler (et tipi tavuk) üretiminin entegrasyon modeliyle yapıldığını belirten Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akan, bu modelin damızlıklardan başlayarak, kuluçka, broiler üretimi ve kesimhanede düzenli analizlerle takip edildiğini belirtti. Bu analiz sonuçlarının kaydedilerek detaylı değerlendirmeler yapıldığını, bu analizlerin yapılmasındaki temel amacın da insan sağlığı korumak ve sağlıklı gıda üretmek olduğunu söyledi. 
Broiler entegrasyonlarının tüm üretim birimlerinde hedefin, sağlıklı broiler etini üretmek olduğunun altını çizen Akan, “Bu amaçla, kümeslerin civcivler gelmeden önce temizliği ve mikrobiyolojik kontrolleri yapılır. Uygunluğu belirlendikten sonra civciv kabul edilir. Damızlık sürülerde her 4-6 haftada bir olmak üzere tüm yaşamı boyunca sağlık kontrolleri yapılır. Kuluçkahanelerde yumurta kabulden başlanarak civcivlerin, broiler kümeslerine ulaşıncaya kadar kontrolü gerçekleştirilir. Broiler kümeslerde ise sağlık kontrolü kesimhaneye gitmeden önce yapılır. Üretimin tüm aşamalarında hayvan refahı ile ilgili uygulamalara dikkat edilir. Bu sektörde tüm çalışanlar, sağlıklı olmayan ve konforlu ortamda yetiştirilmeyen sürülerin, verim özelliklerini göstermesinin mümkün olmadığını çok iyi bilirler. Bu amaçla, daha iyi üretim yapmak için gerekli standartları sağlamak için uğraşırlar.
Kesimhanelerde ise, broiler hayvanların kabulünden tüketiciye ulaşıncaya kadar kontroller sürdürülür. Kesimhanede uygulanan yöntemler ve kesimhane altyapısı oldukça yüksek standartlardadır. Kesimhane uygulamalarında temel amaç, ürün kalitesinde yüksek standartların sağlanmasıdır. Ayrıca mikrobiyolojik analiler hem kesimhane içinde hem de üründe devamlı olarak yapılmaktadır. Bu analizlerin amacı, insan sağlığını korumaktır.
Sonuç olarak, sağlıklı ve yüksek kalitede piliç eti üretmek amacıyla tüm üretim birimlerde hayvanların sağlıklı olmaları için gerekli koşullar sağlanmakta ve hayvanlar, hayvan refahı standartlarında yetiştirilmektedir” dedi.
Bu kadar hızla büyümesine etken bir hormon olup olmadığını da sorduk. 
Tavuk üretimi hakkında tüketicilerde oluşan olumsuz algının, doğru sanılan yanlışlar nedeniyle ortaya çıktığını ancak her bir söylemin gerçeklikten uzak olduğunu belirten Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Ceylan; en çok yanlışın hormon, GDO, antibiyotik ve broyler piliçlerin sağlıksız olduğuyla, hatta kanser yaptığıyla ilgili olduğunu söyledi. 
“Tavukta hormon yok”
Ceylan, “Öncelikle 27 yıldır tavuk besleme konusunda doğrudan çalışan, tavuğu, yemi, hormonu, antibiyotiği, GDO’yu bilen bir bilim insanı olduğumu belirtmek isterim. Bir bilim insanı olmanın ötesinde 2 çocuğu olan sizler gibi de bir tüketiciyim. Hiçbirimiz için ayrı tavuk üretilmiyor. Siz ne yiyorsanız bizde aynısını tüketiyoruz. Tüketici olarak sorumluluğumun yanında, bir bilim insanının topluma doğru ve yansız bilgi aktarma sorumluluğumun bilinci ve ağırlığı da var. Dolayısıyla kimsenin tarafında olmadan bağımsız bir bilim insanı sorumluluğu ile bildiklerimi sizlerle paylaşacağımdan emin olmanızı isterim. Yanlış bilinen konuların en başında hormon, GDO, antibiyotik ve broiler piliçlerin sağlıksız olduğu, hatta kanser yaptığı geliyor. Maalesef tamamı yanlış. Tavuklar hızlı büyüyor çünkü yaklaşık 80 yıllık bir bilimsel çalışmanın ürünü. 80 yıldır bu tavuklar, et tavuğu ve yumurta tavuğu yönünde seçime tabi tutuluyorlar. 80 yıldır her sene dünyada binlerce araştırma yapılıyor. Her sene bir adım daha gelişiyor tavukçuluk bilimi. Bu sektör bilim ve teknolojiyi yoğun kullanan bir entegrasyon modeli uyguluyor. Sonuçta tavuklar çevre kontrollü, konforlu kümeslerde mükemmel düzeyde beslenerek bu kilolara ulaşabiliyorlar. Bu % 100 doğal bir büyüme. Asla hormon yok, büyüme faktörlü antibiyotik yok.
“Hormon ise hiç olmadı tavukçuluk sektöründe. 1970’li yıllarda üzerinde araştırmalar yapıldı. Araştırma düzeyinde kaldı. Hiçbir zaman üretim pratiğine yansımadı ve kullanılmadı. Zaten kullanımı mevcut tavukçuluk modelinde mümkün değil. Yeme de katamazsınız zira sindirim esnasında bozulur. Büyüme faktörlü antibiyotikler ise 2006 yılından beri yasak ve Bakanlık tarafından ciddi şekilde denetleniyor. GDO yem konusu ise korkulacak bir risk değil. 1996 yılından GDO yemler ticarete arz edildi ve o zamandan beri, Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Arjantin ve Avrupa Birliği ülkelerinin hepsi dâhil tüm dünya GDO yemleri özellikle mısır ve soyayı hayvan yemlerinde gittikçe artan oranda kullanıyor. Soya tavuk üretimi için vazgeçilmez bir protein kaynağı yem olarak alternatifi yok gibi ve GDO olmayan soya bulmanız neredeyse imkânsız gibi. Yani ülkemiz tavukçuluğu Avrupa’dan Amerika’dan farklı değil. GDO yemlerin risk taşımadığı ve hayvansal ürünlere geçmediği yüzlerce bilimsel çalışma ile ortaya konulduğu için Avrupa Birliği, Amerika kıtası ve ülkemizde hayvan yemlerine katılmasına izin veriliyor. Tavuk eti ve yumurtasının kanser yaptığı iddialarının ise hiçbir bilimsel temeli yok. Piliç eti gibi tüm dünyada oldukça fazla tüketilen (Amerika Birleşik Devletleri’nde kişi başına 43 kg/yıl) bir gıdanın yanlış bilgilerle gelir düzeyi düşük olan ülkemizde tüketiminin engellenmesi veya kısıtlanması halkımızın sağlıklı ve yeterli beslemesine büyük zarar veriyor, buna izin vermeyelim” dedi.